Bir solukta okunabilecek bir Zweig kitabıyla karşınızdayız. 70 sayfalık bu eser bize ceza ve korku kavramlarını derinlemesine düşündürdü. Açıkçası cezanın suça engel olamayacağı düşüncemize burada kendimizce yer bulduk. Suçun işlendikten ne kadar süre sonra bile cezalandırılabileceği veya suçu işleyenin ne kadar süre sonra eskide kalan bir birey olduğunu ve farklı biri olduğu halde hala ceza çektirmenin doğru olup olmadığını sorguladık. 


Kitap; sekiz yıllık evliliğinden sıkılan, sonrasında genç bir piyanistle tanışıp onunla bir ilişkiye başlayan saygın bir kadının korkularını anlatıyor. Bir şantajcının ortaya çıkmasıyla beraber biz okuyucular bu kadının korkularını resmen iliklerimizde hissediyoruz desem abartmış olmam sanırım. Zweig, bahsi geçen korkuyu, onun beraberinde getirdiği tüm şüphe ve dengesizlikleri o kadar iyi anlatmış ki, kitabı bir solukta bitirdiğimi söylemeliyim.Kitap, sayfa sayısı az olmasına rağmen anlatmak istediklerinin özünü verme konusunda bence çok başarılıydı.



Sizce de Zweig’ın da dediği gibi korku gerçekten de cezadan daha ağır, daha berbat mıdır? 

Kitap çok güzeldi, merakınızı korumanız adına üzerine daha fazla konuşmak istemiyoruz. 

Size bir adam işaret ediyorum.kitaplara sığmaz, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir adam."Stefan Zweig" Korkmak, dehşete kapılmak, pişman olmak, acı çekmek,aklınıza gelen bütün korkunçluklar. Korku/nçluklar dedim. Bunların hepsinin bir başlık altında toplandığı kelime "korku". Tasviri yani betimlemesi ne kadar zor olurdu değil mi? Kelimelerin medet umduğu sahnelerin kaset haline getirilmiş hali. Stefan Zweig: "Korku". İyi okumalar...

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.